Düne santralde kahveyle başladım. Eş dost, önceki gecenin dedikodusu, değerlendirmesi ve bir de tanıştırmacalar. Ardından iş; bolca prodüksiyon epeyce yurtdışı katılım. Hihayet Taksim ve akşam yemeği. Önce Araf'ta bir bira eşliğinde hem iş hem muhabbet. Bu arada festival programıyla ilgili kesinleşen ilk etkinliğin kapanış partisi olması tam gepgençlik. Nihayet Sulukule Dayanışma Gecesi'ne geçtik. Vur patlasın çal oynasın bir Sulukule gecesi bekliyorduk. Ancak geceye gelenler Fransız enteli abiler ablalar olunca ortalıkta şarap kadehleri ve kemik çerçeveli gözlüklü beyler bayanlardan başka sadece bizim ekip vardı. Saat ilerledikçe kalabalıklaştı mekan, dans etmek için yer kavgaları başladı. Allahtan "pardon" var, mekandakiler anlaşabildi bu kelime aracılığıyla, neyse.
Fazla uzatmadan evime döndüm. Ev halkı bir kaç film almış, duruma da uygun olsun diye Hitler'in son zamanlarını aktaran "Çöküş" isimli filmi izlemeye karar verdik. Arada O'na "gel artık" dedim, cevap vermedi. Ne olur ne olmaz, çarşafları değiştirip duşumu aldım. Zaten yapacaktım ya olsun daha bir özendim koltuk altlarımı yıkarken. Filme başlamadan son hazırlık olarak bir tabağa ekmek, domates ve peynir doğradım. Bir mavi bardakta şarap. İlk onbeş dakikadan sonrasında dalmışım. Rüyamda O'nu gördüm. Saçlarını kısa, belki iki parmak kestirmiş. Beyaza yakın sarı desem rengine.. Kulaklarında mor küpeler, gözlerinde mor bir makyaj. Ne yaptın kız kendine dedim gülümseyerek ve sarıldım. Dört aydır kumbaraya attığım okşamaların ve öpücüklerin bir kısmını harcadığımı hatırlıyorum. En güzel yerinde uyandım. Keyfim kaçtı, bu nedenle odamdaki yumuşatıcı kokulu yatağıma gitmedim galiba. Koltukta devam ettim uykuma. Pazar kahvaltımı hazırladım kalkınca. Yine domates, peynir ve farklı olarak yumurta ve biraz ateş yardımıyla vasat bir omlet. Bir de ne zamandır gözüme kestirdiğim sosisleri Halil sosuyla pişirdim. Sener'i uyandırmayı da hesaba katınca kahvaltı vaktinin gecikmesi anlaşılırdı, seviyorum Sener'le uyanma müzakerelerini.
Neticede yine santral, yine festival. Kimse yok ortalıkta, tek gürültü radyodan çalan müzik. Melankolimi işe dönüştürmek zorundayım bir kez daha. Amına koyayım.