8 Eylül 2008 Pazartesi

Köyden haberler

Bıraktığımı gibi. Onlar da bir yandan büyümüş tabi. Çiftçinin hali perişan, köyde bir bok yok, sen bankacıydın di mi abi... gibisinden muhabbetler. Bu bankacı olayına da kılım, üniversite ikide yaptığım staj mesleğim burada. Beni az çok biliyorlar ama yanlış biliyorlar. Artık kardeşimle karıştırıyorlar beni, popülerlik yerlerde sürünüyor. Böyle miydi be...

Bana abi mi amca mı diyeceğini bilemeyen çocuklar var etrafta. Anneler amca alıştıryorlar hemen ama çocukların biri abi demeyi sürdürüyor. Zeki bir çocuk, yaşından çok fazla. Çok canı yanar. Bir de yeğenimi gördüm, Aleyna. İsmine alışmam zaman alacak. Farklı isim koyalım modasına uymuş büyüklerin biri. Şöyle bir Asiye, Ayşe, Fatma, neyse. Küçük ve güzel bir bebek. Esmer bir kız. Önce mesafeli yaklaştım keza doğalı yirmi gün olmuş. Ama birkaç gün birer saat geçirince sevmeye başladım. Mesela hıçkırırmış yeni doğmuş bebek ve her hıçkırığında bir buğday (ya da arpa) boyunda büyürmüş. Vallahi büyüyor. Her gün farkediyor. Kırkını tamamlayınca bir yaşında derlermiş. Yani hala kritik günlerde ama maşallah iyi.
Resmen amca oldum şimdi. Sonra sevindim, hoşuma gitti benim gibi amcaları olmaları. Yakında dayı da olacağım inşallah. Geçiyorum bu konuyu.

Takıldığım bir konu da şu: Bizim mis gibi sokağımıza aptal oyun parkı oyuncakları koymuşlar. İki salıngaç bir kaydırak. Abuk sabuk renklerde. Tam da alanın ortasında. Orası öyle kullanışlı bir sokaktı ki uzakta değil de sokakta oynamaya müsait yaşta çocukların oyunlarına uygun büyüklükte, yemyeşil. Bir tarafında eski su deposu diğer tarafında Nihat abilerin avlu. Kesik kuni şeklinde. Dört tarafı evlerle çevrili neredeyse, güvenlikli. Cami yanında. Namaza gelen dedeler torun seviyor, çocuklar dedelerin şekerini seviyor. Herkes mutlu.
İdi, şimdi bitmiş. Gerçi sadece park yüzünden değil, malum iletişim çağı. Aşağı mahalledeki okula gitmek için devletimiz servis tutmuş. Memleket zenginleşmiş göründü gözüme. Ama bir çocuğun okul yolu maceraları yaşamamış olması hoş değil. Neyse efendim.

Sevdiğim şeylerden biri de yıldızlar. Kafamı kaldırmadan yıldızları görmek, hem de birsürü. Açık bir hava, rüzgar soğumaya başlamış. İnsanlar daha az çalışıyor. Makine sahipleri para kazanıyor. Diğerleri para kazanmaktan daha ziyade egzersiz yapıyor. Vücütlarının diriliği kar kalıyor yanlarına.

Ben yine kendimi arıyorum etrafta. Köyde eskileri bulamadım. İşim ingilizin elinde. İngilize bir ingiliz çalımı deniyorum.

Hayırlısı dileklerimle.